SU SOLUDUĞUMUZ HAVA KADAR GEREKLİ VE AYNI ZAMANDA YAŞAMIN KAYNAĞI.

PEKİ, SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN NE ZAMAN VE NE KADAR SU İÇMELİ?


1) Yeni güne su içerek başlayın. Bu bir bardak su böbreklerinizi boşaltmanıza ve detoks sisteminizin gün boyu çalışmasına yardımcı olacaktır.

2) Kahvaltıdan bir saat öncesine kadar yavaş yavaş ama kısa aralıklarla içilen suyun birçok kronik hastalıklarda tedavi edici özelliği olduğu açıklanmaktadır.

3) Günde en az sekiz bardak su için, mümkün olursa sağlıklı alkali su için, içtiğiniz su ne kadar temiz ve sağlıklı olursa bedeniniz suyu o derecede faydalı kullanır.

4) Canınız bir şeyler atıştırmak istediğinde bir şeyler atıştırmaktansa onun yerine bir bardak su için ve biraz bekleyin. Göreceksiniz ki bedeniniz sizden yemek değil su istiyormuş!

5) Vücudunuzun size ne söylediğini anlamaya çalışın, başınız veya mideniz ağrıyorsa veya bitkinseniz veya kendinizi iyi hissetmiyorsanız ilaç almadan önce bir bardak su için ve neticeye göre hareket edin.

Suyun sihirli bir içecek olduğu malumunuz. Sağlıklı ve güzel olmanın, ciltteki ve vücuttaki nemin korunmasının ve daha... Işıl ışıl bir cilt için...

Cildimizin yüzde 50 oranında su barındırdığı bir gerçek, ancak bu oran yaş ve cinsiyete göre değişebiliyor. Bebekler için yüzde 80'lere çıkarken, bu oran erkeklerde yüzde 60, kadınlarda ise yüzde 50 civarındadır. Derinin epiderm tabakasındaki su miktarı altderi tabakasına göre iki misli fazla olup, cildin parlak ve ışıltılı görünmesinde başrolü oynar.

Rezervuar görevi...
Vücuttaki su, herşeyden önce acil durumlarda organizmanın yıkanmasını sağlayan bir rezervuar olarak devreye girer. Temel görevleri arasında vücut ısısını regule etmek ve cildi sağlıklı tutmak sayılabilir.


SU SOLUDUĞUMUZ HAVA KADAR GEREKLİ VE AYNI ZAMANDA YAŞAMIN KAYNAĞI.

PEKİ, SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN NE ZAMAN VE NE KADAR SU İÇMELİ?


1) Yeni güne su içerek başlayın. Bu bir bardak su böbreklerinizi boşaltmanıza ve detoks sisteminizin gün boyu çalışmasına yardımcı olacaktır.

2) Kahvaltıdan bir saat öncesine kadar yavaş yavaş ama kısa aralıklarla içilen suyun birçok kronik hastalıklarda tedavi edici özelliği olduğu açıklanmaktadır.

3) Günde en az sekiz bardak su için, mümkün olursa sağlıklı alkali su için, içtiğiniz su ne kadar temiz ve sağlıklı olursa bedeniniz suyu o derecede faydalı kullanır.

4) Canınız bir şeyler atıştırmak istediğinde bir şeyler atıştırmaktansa onun yerine bir bardak su için ve biraz bekleyin. Göreceksiniz ki bedeniniz sizden yemek değil su istiyormuş!

5) Vücudunuzun size ne söylediğini anlamaya çalışın, başınız veya mideniz ağrıyorsa veya bitkinseniz veya kendinizi iyi hissetmiyorsanız ilaç almadan önce bir bardak su için ve neticeye göre hareket edin.

6) Baş ağrısı çekiyorsanız ilaca saldırmayın. Sadece su yeterli gelmemişse o zaman suda bir magnesium tablet eritin ve için. Ağrı kesici kullanmadan da baş ağrılarınızın geçtiğini şaşkınlıkla keşfedeceksiniz.

7) Yemek yerken kesinlikle su ve sulu içecekler içmeyin, suyu yemekten yarım saat önce ve sonra için.

8) Yediğimiz yiyeceklerle de su alırız. Çünkü onların içinde de su vardır. Organik olarak üretilen ürünleri tercih ederseniz yiyeceklerle beraber aldığınız suyun kalitesi de iyi olur.

9) Su her yiyecekte aynı kalite ve özellikte bulunmaz, bu durum bedenimizde bulunan sular içinde geçerlidir. İçimizdeki su bizim ruh halimize göre sürekli kendi kendini değiştirme gücünü içinde barındırır.

10) Stresli ya da endişeli olduğunuzda bir bardak su için. Su vücut sıvınızı ve elektrolit dengesini düzenleyerek sakinleşmenize yardımcı olacaktır. Farkında mısınız? Sinirlenince ya da heyecanlanınca dudaklarınız kurur ve yapışmaya başlar. Bu, bedenin doğal olarak o anda su ihtiyacını size göstermesidir.

11) Akılıca yemek yiyin. Kalori, karbonhidrat ve yağları çok fazla hesaplamanıza gerek yoktur. Sadece asidik ve hijyenik olamayan yiyecekleri yemeyin.

12) Karaciğerinizin yediğiniz yiyecek ve içeceklerdeki bakteri, virüs, ve kimyasalları temizlemek zorunda olduğunu unutmayın! Bol, temiz ve kaliteli alkali su içerek karaciğerinize asli görevini yapabilmesi için yardımcı olun.

13) Hazır yiyeceklerden, fast-food'lardan, gazlı içeceklerden, katkı maddeleri içeren her tür hazır gıdadan uzak durun. Tabii burada asıl suçlu olan food'dan ( yemek ) çok işin fast ( hızlı ) kısmıdır. Çünkü hızlı yemek pek çok rahatsızlığın kaynağıdır.

14) Yediğiniz yemeklerden keyif almaya çalışın, iyi çiğneyin ve yemek esnasında gazete okumayı ve TV izlemeyi bırakın. Yediklerinizi iyice inceleyin, onlarla bir diyalog içinde olun.

15) Fazla çay, kahve, alkollü içecek içmeyin. Bu tür içecekler diüretik olduklarından, vücudunuzda su kaybına neden olurlar. Şayet mecbur kalırsanız bunlardan fazla içtiğinizde dengelemek için bol miktarda su ya da mümkünse alkali su için.


Böbrek hastaları çok su içmemeli

• Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı uzmanı Dr. Gülay Aşçı, "böbrek yetmezliği çeken hastaların çok su içmesi sakıncalı. Bu hastalar sadece susadıkları zaman su içmeli" dedi.

• Dr. Gülay Aşçı, insanlarda susama ihtiyacını belirleyenin, alınan tuz miktarı olduğunu belirterek, “Sağlıklı kişilerin bol bol su içmesi gerekiyor. Ancak böbreklerinde sorun olanlar su içmek için kendilerini zorlamasın” dedi.

• Tüketilecek günlük su miktarının çok iyi hesaplanması gerektiğini bildiren Aşçı, şu bilgileri verdi: "Çok su içmek, çok idrara çıkmaya neden olur. Bu böbrek çok çalıştığı için değil, siz ihtiyacınızdan fazla su aldığınız ve gerekmeyen miktarı idrarla attığınız içindir. Çok su içmenin böbreklere bir yararı yoktur. Çok nadir ve özel bazı durumlarda, örneğin böbrek taşlarının varlığı gibi, idrar miktarının 2 litrenin üzerinde tutulması faydalı olacağından bol su içmek önerilebilir."

• Böbrek yetmezliği olan kişilerin yeterli miktarda su içmelerini öneren Aşçı, “Böbrekleriniz tam çalışmıyorsa zorla su içmek zararlı. Aldığınız suyun atılımı normal olmayacağından, fazla su alımına bağlı olarak, su fazlalığı dediğimiz tıbbi tablo ortaya çıkar" diye konuştu.


ANNE ADAYLARI BOL SU İÇMELİ

• Anne adayları dışarıda dolaşırken sıvı ihtiyaçlarını karşılamak için bol su içmeli. Özellikle yaz aylarında yanlarında su bulundurmaları şart.

• Günde en az 8-10 bardak su tüketmeleri tavsiye ediliyor. Yaz aylarında uygulanacak beslenme programı da önemli. Düşük kalorili az yağlı yiyecekler tercih edilmeli. Pişirme metodu olarak kızartma uygulanmamalı.


SU KULLANIMI VE SUYUN FAYDALARI İNSANIN GÜNLÜK SU İHTİYACI NE KADAR ?

Su ihtiyacınızı belirleyen pek çok şey var. Bunlardan bir bölümü sizinle, bir bölümü de çevresel faktörlerle ilintilidir. Yetişkin bir insan günde ortalama olarak 2-2,5 litre kadar su kaybeder. Böbrekleriniz, sindirim sisteminiz, terlemeniz ve solunumsal faaliyetleriniz su kaybınızın doğal yerleridir. Bedeninizin sıvı dengesini korumak, hücrelerinizi susuz bırakmamak için kaybettiğiniz kadar suyu gün boyunca, düzenli olarak yerine koymalısınız.


NASIL SU KAYBEDERİZ

Sindirim sistemi (ishaller), böbrekler (aşırı miktarda ve sık sık idrara çıkma halleri), terleme (aşırı sıcakla, egzersizle) veya solunum sistemi (yoğun fiziksel aktiviteler) yoluyla fazla miktarlarda su kaybı söz konusu olduğunda, bu kaybı telafi etmek için içtiğiniz su miktarını arttırmalısınız. Özellikle terlemenizin arttığı, bağırsaklar yoluyla sıvı kaybının çoğaldığı durumlarda su kaybınızın ciddi düzeylere ulaşabileceği unutulmamalı, hücre ve dokularınızı susuz bırakmamalısınız.


SORUN NASIL ÇIKAR

Sağlığınız için su alımınızı su kaybınıza göre belirlemeli, aldığınız ve kaybettiğinizi su miktarlarını dengelemelisiniz. Sorun genellikle ihtiyaçtan fazlasını değil, daha azını aldığınızda ortaya çıkar.Fazladan aldığınız bir miktar suyu böbrekleriniz (eğer sağlıklı iseniz) sizi üzmeden atar. Siz sadece daha sık tuvalete gitme ihtiyacı duyarsınız. Ama yeteri kadar sıvı tüketmez, ihtiyacınız olan temiz ve sağlıklı suyu vücudunuza vermezseniz önemli sorunlarla karşılaşmayı beklemelisiniz.


YAŞLI VE ÇOCUKLAR

Özellikle yaşlıların ve çocukların sıvı eksikliğine, yetersiz su tüketimine çok hassas olduklarını bilmelisiniz. Su içmek için susama duygunuzun sizi uyarmasını beklememelisiniz. Susama su ihtiyacınızın belirtisidir, ama bu duygu güvenilir bir işaret olma özelliğini yitirebilir. Özellikle ateşli hastalıklarda, yaşlılar ve çocuklarda bu uyarıyı beklememek, ona çok güvenmemek gerekir.


İÇME İSTEĞİ ZAYIFLAR Daha çok su içmek için vücudunuzun size bir uyarısı olan 'susama duygusunun' gücü siz yaşlandıkça azalır. Yaşlı insanların su içmeyi hatırlamayacak kadar susamayabilmekte, su içmeyi unutup su ihtiyaçlarının farkına varmakta geç kalabilmektedir. Susama hissinin ortaya çıkabilmesi için 0.5-1 kilograma kadar su kaybı gerekiyor.


SU AZLIĞI NE YAPAR

Su kaybı yerine konulmadığı veya arttığında güçsüzlük, halsizlik ve bitkinlik hissi oluşuyor. Bedensel performans hızla azalıyor. Sıvı kaybının daha da artması halinde kan basıncında düşme, bellekte bozulma, hareket etmede gecikme ve güçleşme başlıyor. Eğer su kaybı sıcak bir ortamda oluşmuşsa sıcak çarpması veya sıcaklık şoku gibi ciddi sorunlar başlıyor. Eğer kayıp toplam su miktarının yüzde 20'sine ulaşmışsa yaşamsal riskler ortaya çıkıyor.


SAĞLIKLI SU İÇİN

Hangi yaşta olursanız olun sağlığınız için yeteri kadar kaliteli su tüketmelisiniz. Tükettiğiniz suyun sadece miktarlarına değil, temizliğine ve içeriğine de dikkat etmelisiniz. Sağlıklı suyun sağlıklı insan anlamına geldiğini bilmeli hücrelerinizin sadece susuzluğunu gidermekle yetinmemeli, onu sağlıklı bir su ile beslemelisiniz.


SU İHTİYACI HANGİ DURUMLARDA ARTAR

Sıcak ve nemli havalarda su kaybınız artmaktadır.

Hamilelerin ve süt veren annelerin su ihtiyaçları daha fazladır.

Çok sıcak veya soğuk ısılara maruz kaldığınızda, böyle bir ortamda çalıştığınızda, su ihtiyacınız artacaktır.

Yüksek posalı bir beslenme planı uygularken yeteri kadar su tüketmezseniz kabızlık sorunu ile karşılaşırsınız.

Uzun süreli havayolu seyahatlerinizde kabin ısısının yüksek olması halinde su kaybınız artar, su ihtiyacınız çoğalır.

Ağır bedensel faaliyet gerektiren bir iş yapıyorsanız, yoğun ve uzun süreli bir fiziksel aktivitede bulunuyorsanız terleme yolu ile su kaybınız artacaktır. Fiziksel çabanızın yoğun ve uzun süreli olması solunum yolu ile de su kaybı artışına yol açabilir.

Ateşli hastalıklarda, ishal ve kusma gibi sorunlarınızda su kaybınız ciddi düzeylere ulaşabilir. Susuzluk hastalığınızın seyrini ağırlaştırabilir. Bağışıklık cevabında yetersizliğine yol açarak iyileşme sürecinizi zora sokabilir...

Sağlık İçin Meyve Suyu İçin
Uzmanlar, çocuk ve bebeklerin yeterli ve dengeli beslenmelerinde meyve ve meyve suyu tüketiminin önemine dikkat çekiyor Birçok hastalığın oluşumunda koruyucu ve bağışıklık sistemini destekleyici etkisi bulunan meyve ve meyve sularının, hücre yenilenmesinden, doku onarımına, deri, diş ve göz sağlığından, kan yapımına kadar birçok faydası bulunuyor.
Yeterli ve dengeli beslenmenin en önemli unsurlarından biri olan meyve tüketiminde uzmanlar, 1-4 yaş arası günde 1600 kalori alan çocukların günde iki kez, 2800 kalori alması gereken 10-18 yaş arası çocukların ise günde dört kez meyve yenilmesini öneriyor. Erciyes Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, günlük meyve tüketimi ihtiyacının meyve sularından sağlanabileceğini belirterek, 170 gram ağırlığındaki bir bardak meyve suyunun, bir porsiyon meyveye eşdeğer olduğunu kaydediyor. İnanç, tüm meyveye göre daha kolay tüketilen sularının özellikle meyve tüketiminde zorlanan çocuklar tarafından kolaylıkla tüketilebileceğine dikkat çekiyor.

Hastalıklara karşı direnç sağlıyor

Meyve sularının tüketimi, büyüme ve gelişme, hücre yenilenmesi, doku onarımı, deri ve göz sağlığı, diş ve diş eti sağlığı, kan yapımı ve hastalıklara karşı direncin oluşumunda etkili olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. İnanç, özellikle meyve sularının içerdikleri antioksidan vitaminler ve flavanoidlerle bağışıklık sistemini güçlendirdiklerine dikkat çekiyor. İnanç, özellikle okul ortamında birçok mikropla tanışan çocukların meyve suyu tüketimi ile hastalıklara karşı daha dirençli hale gelebildiklerini belirtiyor. 10 – 12 saatlik açlık sonrasında, kahvaltıda süt, meyve veya meyve suyu tüketiminin çocukların güne yeterli ve dengeli bir öğünle, canlı başlamalarını sağladığını anlatan İnanç, bu sayede çocukların daha çabuk ve kolay öğrenebileceklerini ifade ediyor.

Kemik yoğunluğunu artırıyor

Meyve sularının büyüme ve gelişme üzerine etkisinin bazı araştırmalarla incelendiğini belirten İnanç, bu araştırmaların sonuçlarına göre daha fazla miktarda meyve suyu tüketen çocuklar, daha az meyve suyu tüketenlere göre uzun boylu ve düşük vücut kütle indeksine sahip oldukları saptandığını kaydediyor. Prof. Dr. Neriman İnanç, meyve ve sebze tüketiminin kemik mineral yoğunluğu üzerine etkilerinin incelendiği, İrlanda’da Young Hearts Project projesi kapsamında 12-15 yaşları arasındaki 1345 çocuğa yapılan araştırmanın sonuçlarına dikkat çekiyor.

Kemik erimesini önlüyor

Meyve ve meyve sularının düzenli ve dengeli tüketiminin kemik erimesine yol açan asitlerin tamponlandığını ve osteoporoz riskine karşı korunmada destek sağladığını vurgulayan İnanç, içeriklerinde bulunan potasyum, magnezyum, kalsiyum, C vitamini, D vitamini ve karoteinin de kemik erimesine karşı olumlu etkileri olduğunu kaydediyor. Meyve sularındaki C vitamini ve flavonoidlerin kanser ve kalp hastalıkları riskini azaltmak gibi uzun dönem etkileri olduğunu anlatan İnanç, yiyeceklerle aynı anda tüketildiğinde de demirin vücutta kullanımını artırdığını vurguluyor. İnanç, her iki çocuktan birinin demir eksikliği problemi olduğu ülkemizde C vitamini içerikleri ile meyve sularının özellikle demir içeriği yüksek olan et, tavuk, yumurta gibi besinlerle birlikte tükettirilmesini öneriyor.

Böbreklerin yükünü azaltıyor

Günlük enerji ve protein gereksinmesine katkıda bulunmasının yanı sıra, mineraller ve vitaminler bakımından son derece zengin olan meyve suları, çocukların gün içerisindeki aktivitelerinden dolayı terle kaybettikleri sıvı ve mineral gereksinimlerini karşılamalarına destek oluyor. Folikasit, A vitamini ön öğesi olan beta-karoten, E, C, B2 vitaminleri, kalsiyum, demir, magnezyum, posa ve güçlü antioksidan etkisi gösteren bileşenleri içeren meyve suyunun tüketilmesi gerekli vitamin ve minerallerin alımını da kolaylaştırıyor. Ayrıca, meyve suları katı gıdaların böbreklerde yarattığı olası yükün azaltılmasına da yardımcı oluyor.

Obezite ile doğrudan ilişkisi yok

Prof. Dr. Neriman İnanç, yapılan bazı çalışmalarda şekerli içecek ve meyve suyu tüketiminin içerdikleri yoğun şeker oranıyla çocuk ve gençlerde enerji alımının artmasına, kilo alımına ve obeziteye yol açtığı gösterilse de son yıllarda geniş çapta yapılmış çalışmalarda yüzde 100 meyve suyu tüketiminin fazla kilo alımına yol açmadığının görüldüğünü belirtiyor. 2008 yılında Amerika’da 2-11 yaşları arasındaki 3618 çocukla yapılan bir çalışmada meyve suyu tüketimiyle obezite riski veya kilo alımı arasında bir ilişki bulunmadığını da vurguluyor.

Beslenme alışkanlıkları kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, kanser gibi pek çok hastalıkta önemli rol oynamaktadır. Yüksek oranda sebze ve meyve tüketimi birçok kronik hastalıktan korunmada etkili olmaktadır.
Sebze ve meyve tüketimi ile kalp - damar hastalıkları, bazı kanser türleri, inme, diyabet, Alzheimer hastalığı, katarakt ve yaşla ilintili fonksiyonel kayıp riskinin azalması arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Bu etkilerin sebze ve meyvelerin içerdiği diyet posası, folat, potasyum ve Beta - karoten, C vitamini, E vitamini gibi antioksidan etkinlik gösteren biyoaktif fitokimyasal bileşenlerden kaynaklandığı vurgulanmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalarda biyoaktif bileşenlerin sebze ve meyvelere kıyasla sebze ve meyve sularından daha kolay emilebildiği belirtilmektedir.

Antioksidanların Rolü

Vücutta gerçekleşen ve oksidasyon denen bir grup kimyasal reaksiyon sonucunda ortaya çıkan bazı maddeler, bilhassa DNA üzerinde hasara yol açarak çeşitli hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Sebze ve meyvelerde bulunan lifler, tüketilen besinlerle birlikte alınan çeşitli zararlı maddeleri kendi yapısına bağlayarak dışkı ile vücuttan atmaktadır. İçerdikleri (özellikle flavonoidler ve polifenoller gibi) doğal antioksidanların, reaktif oksijen türleri (ROS) aracılığı ile oluşan doku hasarına karşı olası koruyucu etkileri bulunmaktadır. Bu reaktif türler, vücutta metabolik yolla oluşabileceği gibi UV ışınlar, hava kirliliği, sigara dumanına maruz kalınması, alkol ve bazı ilaçların alımı ile de oluşabilmektedir. Düşük sebze ve meyve tüketimi; kardiyovasküler hastalıklar (%85), iskemik kalp hastalıkları (%31), gastrointestinal kanser (%19), kanser (%15) ve inme (%11) gibi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü günde 5 - 9 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesini önermektedir.

Meyvelerin İçeriği

Meyvelerde değişen oranlarda A ve C vitamini bulunmaktadır. Turunçgiller, kavun, karpuz, çilek, böğürtlen gibi meyveler C vitamini açısından zengindirler. Koyu sarı renkli (kavun, kayısı, mango, şeftali gibi) meyvelerin çoğu A vitamininin zengin kaynağıdır. Bunların yanı sıra çoğu meyve potasyum ve folik asit içermektedir. Özelikle kabuklu olarak yenebilen meyveler ile kuru meyveler iyi birer posa (lif) kaynağıdırlar. Böylelikle şeker, kolesterol ve kan basıncı seviyelerini istenilen düzeylerde tutmaya yardımcı olmaktadır. Su ile birlikte midede şişerek tokluk, doygunluk hissi uyandırmaktadır. Aynı zamanda dışkılama sayısını ve miktarını artırarak kabızlığı önlemekte ve özellikle kalın bağırsak kanserinden koruyucu etkiler göstermektedir. Günlük posa alımını artırmak adına meyve ve meyve suyu tüketimini artırmakta yarar vardır.

Yemekte Meyve / Meyve Suyu Alır mıydınız???

Halk arasında en yaygın olarak karşımıza çıkan doğru bilinen yanlış; meyvelerin yemeklerden 2 saat sonra tüketilmesinin gerekliliğidir. Aksi taktirde meyvelerde bulunan meyve alkolleri kişiyi siroza sürüklemekte, içerisindeki şeker yağa dönüşmekte ve kilo aldırmakta gibi kanılar söz konusudur. Gerçekle uzaktan yakından bir ilişkisi olmayan bu haber diyetisyen olmayan, bir de kendilerini otorite olarak gören bazı sağlık personeli tarafından ortaya atılan bir konudur. Halbuki meyvelerde bulunan meyve asitleri sindirimi kolaylaştırmaktadır. Aynı zamanda meyvelerin içerdiği C vitamini, birlikte yenildiği besinler içerisindeki demir mineralinin emilim oranını artırarak anemiye (kansızlığa) karşı etkili olmaktadır. Meyve alkollerinin de içki olarak tüketilen alkoller ile isim benzerliği dışında hiçbir bağlantısı olmadığı için asla karaciğerde sorun yaratması gibi bir durum söz konusu değildir. Demek ki yemekle birlikte meyve yemek veya meyve suyu içmek sorun yaratmadığı gibi ekstra faydalar sağlamaktadır.

Hangi Meyve Suları Önerilmektedir?

Uluslararası standartlara ve Türk Gıda Kodeksi'ne göre meyve suyu ve benzeri içecekler, içerdikleri meyve oranına göre üç gruba ayrılmaktadır: Meyve suyu, meyve nektarı ve meyveli içecekler. İlave olarak, ürettikleri meyve aromalı ve toz içecekleri de bu üç gruptan birine dahil gibi göstererek pazara sunan bazı firmalar tüketicinin bilgi eksikliğinden faydalanmaya çalışmaktadır. O nedenle içerdiği meyve oranı %100 olan ve hiçbir gıda katkı maddesi içermeyen meyve suları, meyve çeşidine göre %25 - %50 oranında meyve içeren meyve nektarı ve içerdiği meyve oranı en az %10 olan meyveli içecekler tercih edilmelidir. %10'un altında meyve içeren; tat, koku ve renk verici katkı maddeleri ile hazırlanan meyve aromalı içeceklerden ve su ile karıştırılarak hazırlanan toz içecekleri tercih etmemek daha sağlıklı olacaktır.

Yaşlanmayı durduramazsınız, ama ihtiyarlığı önleyebilirsiniz…

Meyvelerde bulunan birçok antioksidan, yaşlanmanın panzehiri olarak görülmektedir. Vitaminler, mineraller ve enzimler sayesinde yaşam kalitesi gelişmekte ve ortalama yaşam süresi uzamaktadır. Sağlığın yanı sıra güzellik iksiri görevi de gören meyve ve sebze suları, içerdikleri vitaminlerle saç, tırnak, cilt şikayetlerini de ortadan kaldırmaktadır. İşte size birkaç örnek: Sıvı İhtiyacı Meyve Suları

Yaklaşık %70'i sıvı olan insan vücudunun günde ortalama 2.5 litre sıvı kaybettiği düşünülürse; meyve suları vücuda kaybettiği sıvıyı geri kazandırdığı gibi, C vitamini, karotenoid ve fenolik bileşik içerikleri ile bazı kanser türleri ve kronik hastalıklara karşı koruyucu etkiler de göstermektedir.Hücrelerin yaşamsal faaliyetleri ve bu sayede vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi, vücudun su dengesinin korunması ile mümkündür. Vücudun su dengesi; solunum yoluyla, idrarla, terle ve dışkı ile kaybedilen sıvının yeniden su ve sulu besinler ile sağlanmaktadır. Özellikle sebze ve meyve suları susuzluğu giderdiği gibi, sağlığı da olumlu yönde etkilemektedir.

Örneğin, 1-6 yaşındaki çocuklar için önerilen günlük meyve suyu tüketimi 120-180 gram, 7-18 yaşındaki çocuklar için ise 240-360 gramdır. Özellikle çocuklara kolalı içeceklerden ziyade meyve suyu içme alışkanlığı kazandırmakta yarar vardır. Beslenme çantalarına her gün bir adet meyve suyu koymak daha sağlıklı bir nesil için atılacak önemli bir adım olacaktır.

Suyun Önemi

Su, insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğedir. İnsan yemek yemeden haftalarca canlılığını sürdürebilirken susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Kanın %92'si, kemiklerin %22'si, beynin ve kasların %75'i sudur. Hücrelerin yaşamsal faaliyetleri, vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi vücudun su dengesinin korunması ile mümkündür. Vücutta biriken toksinleri atmak, vücudun ısı dengesini sağlamak için idrarla 1500, deri yoluyla 500, dışkı ve solunum ile 300'er ml (toplamda yaklaşık 2,5 lt) su kaybedilmektedir.
İnsan vücudundaki,
Karbonhidratlarının tümünü
Yağlarının tümünü
Proteinlerinin yarısını

Suyunun %10'unu yitirirse yaşam tehlikeye girer.
% 1'lik su kaybında Hipotalamusta susama merkezini uyarılır.
% 3'lük su kaybında Kan hacmi ve fiziksel performans azalır.
% 5'lik su kaybında Birey konsantre olamaz.
% 8'lik su kaybında Baş dönmesi, aşırı yorgunluk, soluma güçlüğü oluşur.
% 10'luk su kaybında Kas spazmı, aşırı yorgunluk, dolaşım – böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkar.
% 20'lik su kaybında Ölüme neden olur.

Vücuttaki su oranının yeterli düzeyde tutulması yaşamsal önem taşıdığından vücuttan kaybolan miktarlarda su alınması zorunludur. İdeal vücut su oranları; metabolizmayı tetikler, hücrelerin kendini yenilemesini sağlar, yaşlanmaya karşı etki gösterir. Kanın akışkanlığını sağlar, böylelikle kalp ve damarların yükünü azaltır. Omurga dahil bütün organlar bundan faydalanır; su oranının bel fıtığına karşı bile büyük katkısı olduğu düşünülmektedir. Ayrıca cildin dolgun, pürüzsüz ve genç kalmasını sağlamaktadır.

İnsan vücudunun su içeriği yaş, cinsiyet, boy uzunluğu, vücut ağırlığı ve fiziksel aktiviteye göre değişir. Çocukların vücudunun su oranı yüksektir (% 70, yeni doğan bebekte ise % 90) ve yaş ilerledikçe suyun yerini yağ dokusu almaya başlar. Dolayısıyla yaş ilerledikçe suyu daha çok tüketmek gerekir. Yetişkinlerde vücut su oranı % 60, yaşlılarda ise % 50'dir. Sporcuların su oranı ise standart kişilerden % 5 daha yüksek seviyede olması gerekmektedir. Yapılan egzersize bağlı olarak su içimi artırılmalıdır. Vücutta egzersiz sırasında kaybedilen suyun yerine konulması ve tekrar vücut su dengesinin sağlanması için yeterli su tüketimi şarttır. Su tüketimi egzersiz sonrasında olabileceği gibi, vücudu su kaybına hazırlamak adına egzersiz öncesinde hatta egzersiz esnasında da (15'er dakikalık aralıklarla yudum yudum su içilmesi şeklinde) olabilir.

Böbreklerin görevini yerine getirebilmesi ve dolayısıyla vücuttaki yağ akımının dengeli olabilmesi için bol su tüketilmelidir. Çünkü karaciğerin görevini yapabilmesi, böbreklerin yeterli çalışmasına bağlıdır. Karaciğerin başlıca görevlerinden biri, vücutta depolanmış yağları bedenin kullanabileceği enerjiye çevirmektir. Yeterince su içilmediği takdirde böbrekler yeterince çalışamaz ve süzme işlemini gereği gibi gerçekleştiremez. Karaciğer de böbreklerin görevini üstlenmeye başlar, kendi görevi ikinci plana düşer ve daha az yağ yakmaya başlar. Yakılmayan yağlar vücutta birikmeye başlar. Kilo kaybı yerine kilo alımı söz konusu olur.
Suyun zayıflama üzerine olan etkisi göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Gerek midede yarattığı hacimden dolayı alınan besinlerde kısıtlama yapması, gerekse metabolizmayı çalıştırıp günlük harcanan enerjiyi artırması ve bir de sindirime olan katkısı! Tüm bunlar düşünüldüğünde su içmek eziyet olmamalı, aksine keyif vermeli. Suyun sağladığı faydalar bunlarla sınırlı değil elbette:
• Hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını, ayrıca atık ürünlerin taşınarak böbreklerden atılmasını sağlar.
• Ağız, göz ve burun gibi vücut dokularının nemlenmesini sağlar.
• Vücuttaki kan, gastrik sıvı, tükürük, amniyotik sıvı (gebelikte) ve idrar gibi vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudur.
• Dışkının yumuşamasını sağlayarak kabızlığın önlenmesine katkıda bulunur.
• Cilt sağlığında, bağışıklık sisteminde, vücut ısısının denetiminde, ödemin atımında rolü vardır.
• Tükürük ve mide salgısında besinlerin sindirilmesinde görev alır.
• Kilo alıp vermeden dolayı oluşan sarkmaları sporla birlikte önler.
• Vücudun ihtiyaç duyduğu iz minerallerin pek çoğunu sağlar.
• Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür.
• Zayıflama diyetlerinde metabolizmayı çalıştırmanın yanında, midede hacim oluşturarak tokluk hissi vermede işe yarar.
Su yaşamın vazgeçilmezleri arasında olmasına rağmen asıl problem su içme kültürünün geliştirilememesidir. Hiçbir sıvı içeceğin suyun yerini tam anlamıyla tutmadığını unutmamak gerekir.


Su içmek için susamayı beklememeli !

Suyu ne zaman ve nasıl almalıyız?
Su dışındaki pek çok sıvı hayatımızda ciddi ölçüde yer almaktadır. Çalışma hayatının vazgeçilmez ikramları çay, kahve, neskafe, meyve suları, bitki ve meyve çayları vb. içecekler. Bu içeceklerden bazılarının diüretik etkisi olduğundan vücudun ihtiyacı olan sıvıyı karşılamayacağı ve hatta vücuttan sıvı atımını artıracağı için suyu su olarak içmek gerekir. Öğünlerden 30 veya 15 dakika önce alınan suyun metabolizmayı hızlandırma üzerine ve midede hacim oluşturarak öğünde fazla besin alımı engellemek adına göz ardı edilemeyecek faydaları vardır. Son günlerde sıkça tartışılan konulardan biriyse yemek yerken su içelim mi? Eğer ki kişinin yemek yerken su içme alışkanlığı varsa bunu devam ettirmelidir. Ancak tüketmiyorsa kendini de zorlamamalıdır. Çünkü bir öğünde sıvıyla birlikte midenin alabileceği kapasite bellidir. Yemekle birlikte su alındığında mideye daha az besin alınmaktadır. Su içilmeyen günlerde ise kalan kısım da yemekle doldurulmak istenir, daha fazla besin tüketilir. Suyun faydasını en üst düzeyde sağlayabilmek için yemeklerden 15 dakika önce su içmeli ve yemek sırasında su içme alışkanlığı varsa devam ettirilmelidir.
Doğadaki yararlı olan her şeyin fazlası da zararlıdır. Az içilen suyun zararı kadar fazla içilen suyun da özelikle kalp ve böbrek yetmezliği hastalıklarında zararı vardır. Tüm bu bilgiler böbrek ve bazı sindirim sistemi hastaları için değişkenlik gösterebilir. Gereğinden çok fazla su içilmesi vücutta toksik etki yaratarak su zehirlenmesine neden olabilmektedir.
Suyun; yemek yenildikten sonra alınan besinlerin sindiriminden, metabolik atıklarının dışarı atılmasına kadar her aşamada çok önemli görevleri vardır. Su, kabızlığa en iyi çaredir. Su eksikliği sırasında vücut, iç dokularından (özellikle de kalın bağırsaktan) su çekerek dışkının sertleşmesine, dolayısıyla kabızlığa yol açar. Yeterli su tüketildiği takdirde bağırsakların çalışması normal seyrinde olur ve kabızlık önlenir.
Vücutta özellikle el, ayak ve bacaklarda oluşan ödemi engellemek için en iyi yöntem su tüketmektir. Ödemi yok etmek için alınan ilaçlar, bitkisel ürünler geçici bir yöntemdir. Ayrıca su, kasların dengesini sağlar, cilt kuruluklarını önler ve kilo kaybından sonra gelişen sarkmaları engelleyerek cildin esnekliğini devam ettirir.
Kilo kaybetmek, kilo korumak ve fazla besin alımını engellemek için bol su içilmesi gerekir. Peki ama günlük su tüketimi ne kadar olmalıdır? Sağlıklı bir kadının günde 10 bardak, erkeğin ise 14 bardak su içmesi önerilmektedir. Kilo fazlası olan kişilerin bu miktardan daha fazlasını tüketmeleri gerekmektedir. İçilen çay, kahve, kola gibi içecekler diüretik oldukları için asla suyu yerini tutmamakta, vücuttan su atımını artırmaktadır. Nasıl Türk kahvesi yanında su içiliyorsa, aynı şekilde çay ve neskafe ile de su içilmesi gerekmektedir. En iyi çözücü, saf, katkısız ve doğal olan içecek su olduğu için günlük sıvı ihtiyacının 3/4'ü su olarak tercih edilmelidir. Özellikle yaz döneminde suya daha bir önem vermek gerekmektedir.


DİYETTE EN SIK YAPILAN HATALAR

Toplumda gelir seviyesinin yükselmesiyle diyet yapan insanların sayısında da artış meydana gelmiştir ve gün geçtikçe de artmaktadır. Ancak bu durum bilinçsiz diyet yapan insan sayısının artışını da beraberinde getirmiştir.
Yapılan en büyük hata diyet denilince akla gelen tek şeyin zayıflamak olması. Oysa ki diyet; kişinin yemesine müsaade edilen besinlerin yeterli miktarlarının dengeli bir şekilde öğünlere dağıtılarak oluşturulan bir beslenme programıdır. Yani diyet; insanın doğumuyla başlayıp ölümüne kadar devam eden süreçte sağlıklı beslenmesi için geçerli bir beslenme listesidir.
Diyette yapılan en sık hatalara değinecek olursak; DİYET KİŞİYE ÖZELDİR, MODA DİYETLER GEÇİCİDİR.
Diyet kişinin yaşına, cinsiyetine, sosyal hayatına, herhangi bir sağlık problemine, vücut bileşimine( vücuttaki yağ, sıvı, kas vb oranlar) göre değişken olduğu için kişiye özeldir. Bu konuda uzman kişi ise diyetisyen veya beslenme uzmanıdır. Tek besine dayalı, çok düşük kalorili diyetler kesinlikle sağlıklı beslenmeden uzak diyetler olup; bir başkası için hazırlanmış veya internette hazır olarak bulduğunuz kalorili diyetleri uygulamak sakıncalıdır. Daha fit görünmek isterken sağlığınızdan olabilirsiniz. Ayrıca moda diyetler; uygulanması zor ve hayat boyu uygulanması neredeyse imkansız diyetler olduğu için de maalesef sadece belirli bir süre devam edebilmektedir, hatta sadece birkaç günde bitebilmektedir.

HER DOĞAL ÜRÜN MASUM DEĞİLDİR Özellikle son zamanlarda zayıflama amacıyla kulaktan dolma bilgiler doğrultusunda kullanılan birçok kimyevi ve bitkisel destekler, sağlıklı zayıflamanın oldukça ötesinde kalmaktadır. Hatta sağlığa zarar vermektedir. Birçok bitkisel destek laksatif ve diüretik etkileri sayesinde kişide sıvı kaybına neden olduğundan geçici ağırlık kaybına neden olmaktadır. Ancak kişiler bunun farkında olmadığı için, zayıfladığını zannetmektedir. Oysa bu sadece geçici bir süreçtir ve o bitkiyi tüketmeyi bıraktığı andan itibaren vücut kaybettiği sıvıyı karşılayacak ve verilen kilolarda yerine gelecektir. Unutulmamalıdır ki; ot, çay, iğne, ilaç gibi hiçbir yöntem tek başına bir kişiyi incecik yapacak kadar mucizevi değildir. AZ YEMEK, ÖĞÜN ATLAMAK
Uzman yardımı olmaksızın diyet yapan kişilerde en çok karşılaştığımız düşünce; ne kadar az yersem o kadar çok zayıflarım. Bu durum da beraberinde öğün atlamayı getirmektedir. Araştırmalar günün en çok atlanan öğününün kahvaltı olduğunu ve kahvaltı yapmayanların gün içinde daha yüksek kalori aldıklarını gösteriyor. Çünkü; uzun süren açlık dönemlerinden sonra kan şekeri düşer, bu da tatlı besin ihtiyacımızı artırır. Bu da az kalorili besinlerden kaçarken, daha yüksek kalorili besinler tüketmemize neden olur. Ayrıca uzun süren açlık dönemlerinde yavaşlayan metabolizmaya bağlı olarak kilo vermek yerine kilo alımına neden olmaktadır. BAZI BESİNLERİ TAMAMEN HAYATINDAN ÇIKARMAK
Diyet bir yaşam tarzıdır, sadece belirli bir döneme ait olmamalıdır. Bu yüzden hiçbir besin hayattan tamamen çıkarılmamalıdır. Çünkü hayattan çıkarılan besin sayısı arttıkça diyetten uzaklaşma süresi yakınlaşmaktadır. SIVI BESİNLERLE SU İHTİYACINI KARŞILAMAYA ÇALIŞMAK
Su besinlerin sindirilmesi, metabolik atıkların atılması ve dolyısıyla metabolizmanın hızlanması için elzemdir. Bu yüzden tüketilen çay, kahve, meyve suyu veya bitki çayları suyun yerini tutmadığı gibi günlük alınan kalori miktarını da artırmaktadır. DİYET ÜRÜNLERİNDEN SINIRSIZ TÜKETMEK
Light ürünler içeriğindeki yağ veya şeker oranı azaltıldığı için kalori değeri eşdeğer ürünlere göre azalır. Ancak kalorisiz değildir. Bu yüzden tüketim miktarına dikkat edilmezse kilo alımına neden olabilmektedir.
Doğru diyet ile kilo vermek imkansız değildir. Eğer sürekli diyet yapıp kilo veremeketen şikayetçiyseniz öncelikle diyetinizin doğruluğunu gözden geçirin ve ikinci basamak olarak da bir beslenme günlüğü tutun. Gün içerisinde 1 lokmacık diye yediğiniz besinler de dahil olmak üzere yiyip içtiklerinizi dürüstçe yazın. Niye kilo veremediğinizi göreceksiniz.
Diyet sağlıklı yaşam içindir. Sadece tartıya çıktığınızda ibrenin sola kaydığını görmek için diyet yapanlardan olmayın. Doğru diyet ile sağlıklı yaşam dileğiyle...


Damacana alırken nelere dikkat etmeliyiz?

Suyun etiketi sağlam ve okunaklı şekilde ürünün üzerinde olmalı. Etiket üzerinde suyun adı, cinsi, üretim veya ithal izninin tarih ve sayısı, imla (dolum) yapıldığı yerin adresi, suyun sahip olduğu analiz değerleri yazılı bulunmalı.
Kap üzerinde kabartma şeklinde firmanın adı bulunmalı kabartma yazı ile etiketteki marka aynı olmalı.
Kapak orijinal haliyle kapalı olmalı ve önceden açılmış olmamalı. Suyun adı kapak üzerinde yazılı olmalı. Kapak üzerinde üretim ve son kullanma tarihi ile parti ve seri numarası görülmeli.
Halkın yoğun olarak tükettiği damacanaların üzerinde ürün güvenliğini sağlamak için, hava ve su sızdırmayan, kap ve kapağı içine alacak şekilde yapıştırılmış, güvenlik bandı (shiring) bulunmalı. Güvenlik bandı üzerinde suyun markası yazılı olmalı.


Damacana suları saklama koşulları

Serin (ortalama 18 °C derece), kuru (%40 nemden az), karanlık (güneş ışığından uzak), temiz ve kokusuz bir yerde kapakları kapalı şekilde muhafaza edilmeli (Çünkü su bizim çevrede algılayamadığımız kokuları dahi yavaşça kendisine çekme özelliğini taşır.) Damacanalara kesinlikle herhangi başka bir sıvı konulmamaları (ayran, meyve suyu, şebeke suyu v.b.) Tüp, oto gaz, petrol ürünleri v.b. kimyasal maddelerle birlikte bulundurulmamalı ve taşınmamalı.
Damacana suların raf ömrü kullanılan ambalaj malzemesi, saklama koşullarına ve işletme koşullarına bağlıdır.
Açıldıktan sonra en geç 1 hafta içinde tüketilmelidir, damacana suları kullanırken bulunduğu ortamda suyun tüketimi bitene kadar kapağı kapalı tutulmalı.


Pompa kullanırken unutmamamız gerekenler

Suya direkt temas eden bu cihazların temizliği sağlıklı su içmemiz açısından çok önemlidir.
Pompaların kirliliği gözle de tespit edilebilir. Her damacana değişimi sırasında temizliği kontrol edilmelidir. Temizlenemeyecek durumdaki pompalar kullanılmamalıdır. Kullanım şekline bağlı olarak ömrü değişir.
Gerekli temizlik yapılmadığında havada ve ortamda bulunan mikroorganizmalar, kokular veya yabancı maddeler pompa üzerinde birikip suya bulaşacaktır.
Pompalarda mikroorganizmalar zamanla çoğalarak kaplarda beyaz, yeşil ya da kahverengi kümecikler oluşabilir, suyun tadında ve kokusunda istenmeyen değişikliklere neden olabilirler.
Pompa damacana üzerinde iken kullanım sonrasında ağız kısmındaki tıpa mutlaka kapalı tutmalıdır. Pompa alırken mutlaka iç aksamında metal aksam var ise paslanmaz malzeme kullanıldığına ve kullanılan plastiğin kaliteli olmasına dikkat edilmelidir.


Sebil kullanırken nelere dikkat etmeliyiz?

Damacana değiştirme işlemi sırasında cihazda koku ve kirlilik kontrolü yapılmalıdır.
Sebilin damacana takılan bölümünün kolay takılıp çıkarılmasına dikkat edilmesi gerekir.
Sebilin yedek parçalarının bulunacağı bir kurumdan alınmasına dikkat edilmeli.
Sebilin kazan kısmında musluğa gelen plastik borunun silikon hortum olmamasına dikkat edilmelidir.
Cihazın alındığı firmadan cihazın nasıl ve kimin tarafından temizleneceği ile ilgili bilgi alınmalıdır ve buna göre bakım ve temizliğinin yaptırılması kontrol edilmelidir.


Sebil temizliği nasıl yapılır?

Sebil temizliği yapan eleman ilgili kurum, kuruluş veya tüketiciye geldiği firma kimliğini göstermek suretiyle işine başlar Hijyenik olması açısından personel eline eldiven takmalıdır.
Öncelikle plastik parçalar sökülerek dezenfekte edilir.
Çelik kazan içi temiz bir sünger ile dezenfektan sürülerek 5-10 dakika bekletilir. Bekleme esnasında sebilden sökülen plastik parçalar bol su ile durulanır.
Daha sonra çelik kazan içi sünger ile yıkanarak sebilin içerisindeki suyu arka sıcak su tahliyesi ve ön soğuk su musluğundan boşaltılır.
Kazan içi temizlendikten sonra soğuk su borusu fırça ile dezenfekte edilip durulanarak yerine takılır.
Bu işlemler bittikten sonra tekrar temiz su ile içerisi durulanarak musluklardan akıtılır. Diğer parçaları da takılır.
Sebil kullanıma hazır hale gelmiştir.
Bu işlem periyodik olarak 3 – 6 ay arasında yapılır.


Pompa temizliği nasıl yapılır?

Su pompası damacanadan sökülür.
Bir su bardağı kaynar su hazırlanır.
Damacana içerisine giren borunun önce iç ve dış kısmı; temiz bir fırça ile temizlenerek varsa görünür kirler uzaklaştırılır.
Sonra kaynar su içeren bardağa daldırılır ve kaynar su pompaya çekilir, musluğundan akıtılır.
Bu işleme bardak içindeki kaynar su bitene kadar devam edilir.
Pompanın dış yüzeyi de temizlenerek, damacanaya geri takılır.
Sebil ve pompalarınızı deterjan ile yıkıyorsanız, bolca durulayınız. Unutmayın yetersiz durulama sonucunda deterjan kokusu ve tadı suya geçecektir.
Copyright © 2012 Cypri-Cola Co. Ltd. All Rights Reserved.